KÜRESEL ISINMA

Bu tür bir forumda mutlaka aykırı görüşler olacaktır. Bir elin nesi var, iki elin sesi var misali. Tabiiki bilgiyi paylaşıp en doğrusunu bulmak amacı ile öncelikle tarih tekerrürden ibarettir hatırlatması yaparak devam edeyim. Tarihi bilmek sadece kim kimle nerede savaşmış ve siyasi gelişmeler ne olmuş tan ibaret olmamalıdır. Gezegenimizin jeolojik ve coğrafi tarihini de bilmek gerekir.

Akdenizi 11 defa kurutan, Torosları, Alpleri ve Karadeniz Dağlarını Akdenizin dibi itibarı ile nerdeyse 5000 m yükselten tabiata karşı durulmaz. Bu bir. Karbonumuz uzaydan gelmedi bu gezegenin onu selüloz kullanarak dönüştürme metodlarını ve kapasitesini iyi bilmek lazım ki korkmayasınız. Bu da iki.

Üç sıralamasına denk gelen ise biraz vahim ve şeytanca! O da Batının bu küresel ısınma safsatası ile yavaş yavaş ve sezdirmeden ülkelere imzalatıp sonra dayattığı abuk sabuk bir kota sistemi var. Yani fosil yakıt tüketmenize sınır getirilmesini resmen kabul ediyorsunuz daha da vahimi aynı tuzak ile odun bile yakamayacaksınız. Küresel ısınma öcüsü boşuna yaratılmıyor!

Son asır içinde CO2 salınımı had safhada arttı! Sıcaklık ortalaması sadece 0.8 ºC yükseldi. Kleopatra ve ondan önceki dönemlerde bu ortalama 8 ºC daha yüksekti. Yani dünya çok daha sıcaktı. Yani buzullar azdı ve Tarsus liman kenti idi! Ama, CO2 salınımı çok azdı!. Buyrun buradan yakın ve çelişkiyi sorgulayınız sayın bazı çevreciler! Kyoto protokolünün dikkatli incelenmesi size ışık tutacaktır!

Güneş sistemi içinde olan çok olay vardır. UV bantlarından A bandı yeryüzüne gelir derimizin bronzlaşmasını sağlar, böceklere çiçek yaprakları arasından nektar yollarını gösterir, bazı zararlı mikro organizmaları öldürür, birçok başka faydalar da sağlar. Mesela üzerinde çalıştığımız konunun baş aktörüdür! UV bölgesinin B ve C bantları 315 nanometre altındadır, atmosfer tabakalarından kırılarak yeryüzüne inmeden tekrar uzaya döner. Bu dönüşü ozon tabakası sağlar.

Eğer ozon tabakası yoksa bu ölümçül şualar bizi bulur kanser eder, bulamazsada buzulları eritir zira çok yüksek miktarda enerji taşırlar ve hepside emilir! Kuzey kutbu buzullarının erimesi yani Hollanda ve Venediğin baş belası durum küresel ısınmadan değil ozon tabakasının delinmesinden kaynaklanmaktadır!

Ozon tabakasını delen kim? Batı! Karbon dioksiti suçlayan kim Batı! Ne oldu? Hedef şaştı! Bazı kafalar karıştı! Üstelik karışık kafa ile dünyayı kurtaracağım diye bastınmı imzayı kotaya girersin potaya! Konulara bilgi ile hakim olmamız ve batı uydurması öcüden korkmamamız gerektiğini düşünüyorum!

Yaptığım hesaba göre (sitede var) tüm fosilleri çok daha kısa sürede yaksak bile atmosfere günlük CO2 salınımı ancak 0.86 ppm (yani milyon kısımda o kadar) seviyesinde olur ve hemen selüloza ve oksijene dönüşür. Hatta ısının biraz yükselmesi de bu dönüşümü çok daha hızlı ve çok miktarda yapar.

Okyanuslar bu en ağır tabii oluşum gazı (44g/mol) emerek depolarlar. Planktonlar okyanuslarda bu gaz sayesinde hızla gelişir, oksijen dönüşümünü sağlar ve başta balinalar olmak üzere muhteşem bir besin zincirini, tetikler. Amerikalı 50 firma bu planktonlardan dönümden 20 ton/yıl bio diesel üretmektedirler (sitede ingilice bir referans bulunmaktadır). Kyoto protokolü de zaten biodiesel yakılmasını kota dışında tutmuş! Neden acaba sayın bazı çevreciler?

Yani karbon dioksit kaynaklı sera etkisi bence bir safsatadır! Ayrıca yeryüzü ve sular ısınınca sular buharlaşır ve bulutlar oluşur. IR radyasyonu yani üretilen ısıyı yani karbon dioksitin emerek suya ya da kayaya veya toprağa verdiği enerjiyi öncelikli olarak geçirir ve uzaya gönderir. Ayrıca buhar dönüşümünde kullanılan kısmı da ısı artırmaz zira faz değişiminde gizlenir o ısı. Yağmur yağarkende zaten uzaya çıkar bu gizli ısı!

Nebatatın da daha çok fotosentez yaparak kullandığıda cabasıdır. Bu enerji sıcaklık arttırmaz ve aynı yakılan kömür misali selülozda kimyasal potansiyel olarak stoklanır. Daha öncede demiştim karbon dioksit tabiatın zenginliğidir! Konu çok derindir ama safsatası basitçe akılları çelmektedir! Bizi esas korkutan sağlıksız yakılan, egzozu kükürt ve zararlı azot birleşikleri içeren kömür ve hidrokarbon yakıtlar olmalıdır ne kadar yaktığımız değil.

Aslında metan çok daha tehlikelidir ama üzerinde bu kadar durulmuyor. Enerji stoklama kapasitesi CO2 nin tam 35 katıdır. 18g/mol ağırlıkla su buharı gibi hafiftir ve uçar.Tabiat onun çaresine bir şekilde bakıyor ki sorun olmamakta henüz. Metanı daha iyi anlar hale gelirsem sizinle bu sitede paylaşırım.

Gelelim alternatif önerilerden nükleer enerjinin Kyoto protokolünde tavsiye edilmesine. Burada sözü sayın büyüğümüz Çelik Beyin nadide lezzete anlatımına bırakmak için onun bir yazısını siteme ekledim. Ha nükleer enerji tesislerinin satışından kim kazanacak bir düşünelim. Iran pazara ortak olmasın diye bazı hedef saptırmaları ve sözde dünyayı düşünmeleride çok komik. Ben en İranlıya en Amerikalıdan daha çok güvenirim insanlık konusunda. Bu gezegende acaba iki şehri kim sildi yüzbinlerce insana acımadan. En kalleş savaşı bu gün her rezilliği çekinmeden yapan ABD yaptı yalan mı?

Globalizm canavarının pençesinde kıvranan çevrecilerin "ama tonlarca karbondioksit ne olacak" haykırışlarını duyar gibiyim! Evet, ne olacak? Yeraltında kuzu kuzu yatan karbon birden bire karbondioksit olarak atmosferin dibine çökecek (malum biraz ağırdır). Varsın çöksün, bu kömür, petrol, selüloz bu gezegene uzaydan gelmedi ya! Zaten bizimdi! Atmosferde oluşacak karbon dioksit zenginliği kızıl ötesi ışınları emdiği için dünyamız gece soğuyamaz ve küresel ısınma olur a takılıyoruz.

Bu gerçek değildir sadece uydurma bir iddiadır. Geçmişte dünya hem sıcak hemde soğuk dönemler geçirmiş ama hep var olmuş. Tarsus liman kenti imiş, Kahirede sfenks ve piramitler akdeniz kıyısındaymış zira taşlar güney mısırdan gemi ile getirilmişler, gözümle gördüm sfenks yanı liman ve bir de gemi var binlerce yıldır orada kalmış. Kutup buzulları daha azmış ve denizler daha yüksekmiş. Bunu bırakında Hollanda ile Venedik düşünsün.

Tektonik hareketler sonucunda akdeniz 11 kere kurumuş sonra gene tektonik hareketler sonucunda boğaz açılmış ve okyanus tekrar dolmuş içeri. Alpler Akdeniz tabanından 3 bin küsür metreye çıkmış. Yani dünyanın tabiatı zaten her durumda denge buluyor. Yeterki güneş geçirmez kara kül bulutları ve asit yağmurları üretip dengeleri aptalca bozup şamar yemeyelim.

Uzun lafın kısası karbon dioksitin atmosferde zenginliği tabiat için bir kazançtır. Yeşil için faydalıdır, zaten nekadar çok CO2 o kadar çok YEŞİLİK ve okadar çok OKSİJEN demektir malum habire dönüşüyorlar. Gün içinde aydınlığın karanlıktan çok olması dünyanın bu anlamda teminatıdır. Yaratışlıştaki inceliklerden biri de buradadır zaten! Sonuç olarak fosil yakıtlarımızı korkmadan fakat doğru çözümlerle kullanmalıyız.

Sakın çevrecilere karşı olduğum sonucu çıkarılmasın. Bilakis çevre ve dengelerine gönül vermiş tüm insanları canı gönülden kutlarım. Amacım dolu dizgin yol alan küreselleşme sürecinde dünyayı yönetmeye kalkan ve her fırsatta sömüren sermayenin kötü emellerine alet olunmamasını sağlamaktır. Yani çevre sözünü eden her habere otomatik inanmayalım güvenmeyelim. Tabiat sevgimizi bizi kandırarak kendilerine kazanç kapısı yapmalarına izin vermeyelim. Atatür'kü yad etmenin tam zamanıdır. Hem tabiat ve insan sevgisi ile hem de bağımsızlık aşkı ile. Onun yetiştirdiği nesillerden geliyoruz, batı güdümünden en azından zihnen çıkalım. Kendi bilgimizle karar verelim. Ezbere çevrecilik olmaz.

Tarihimize atalarımızın mimarisine bakalım. Vahşi kapitalizm bize neleri heba ettirmiş rant peşinde koşturmuş ve sağlıksız yapılarda yaşatmış. Enerji müptelası etmiş.Halbuki tabiatın verdiklerini doğru dürüst kullansak tabiat tahrip olmayacak ve bizler sağlıklı ve barışık bir hayat yaşayacağız. Y.mimar Sayın Çelik Erengezginin bu anlamda bazı yazılarını sitemde bulacaksınız. Dünyaya farklı ve çok güzel bir pencereden bakıyor eminim içinde çevre aşkı olan herkes bu pencereyi beğenecektir.

Dünyayı yönettiğini sandığımız "büyük isimler" hepsi birer kukladır. Hatta en güçlüsü en kukla olanıdır. Bu bir tiyatrodur. Halklarda seyirci. Ezilenlere yaptıkları haksızlık onlara terör olarak döndü, kafaları karışık. Kuklaların işine geliyor bu terör belası ne kadar iyi ve haklı olduklarını aynı şekilde kukla olan basın yayın ile anlatıyorlar ve bu yalan yumak gibi büyüyor. İnandırıcılığını yitirildiği an seçimler imdada yetişiyor ve sahnede taze bir kukla. Hayırlı olsun.

Burada önemli bir not düşmeliyim. Semayenin uşağı olduğunu bile anlamayan zavallı ama gerçek teröristler de vardır. Bir tanesi bizim başımıza aynı mihrakça bela edilen PKK dır. Zavallı üyeleri, kürt ayrımcılığı tuzağında kıvranıyorlar. Umarım bir yol bulunur ve onların gerçek dostunun Türkler olduğu anlatılabilir. Kürt alt kimliğin abartılı bir yakıştırma olduğunu ve aslen Türk olduklarını anlarlar. Aksi halde petrol hırsızının kölesi olarak daha çok sürünürler.