FOTOĞRAF ÇEKERKEN

Orta okulda beğendiğim, fakat yeterli imkanlara üniversite yıllarında kavuşana kadar basit bir makina ile yaptığım rastgele hatıra fotoğrafları çekmekten ibaret olan bu hobimin daha sonra bana öğrettiklerini sizlerle paylaşmak isterim.

Yukarıda başlangıç faaliyetimi amatörce tabiri ile nitelendirmedim zira amatörlere haksızlık olacaktı. Profosyonel, bu sahadan geçimini temin eden; bilgi, tecrübe ve ekipman donanımı olan kişi demek olduğuna göre amatörü bu işi hobi olarak yapan, bilgi, tecrübe ve ekipman donanımı olan kişi olarak tanımlayabiliriz.

1970 li yılların sonlarında bile ülkemizde profosyonel fotoğrafçıların büyük çoğunluğu bu üç unsurda amatör zümrenin arkasında idi.  Daha sonra toplumda bilgi seviyesi artınca bu fark azaldı ama hep amatör ruhla bu işe sarılanlar önde oldu ve öylede devam edecek gibi görülüyor. Tabii burada her fotoğraf makinası sahibini amatör fotoğrafçı olarak saymayacaksınız. 

Bu sayede bir üçüncü gurubun varlığından yani hatıracılardan bahsedebiliriz. Bu yazımda hatıracılara yönelik daha iyi fotoğraf nasıl çekilir sorusuna cevap vermeye çalışacağım.

Öncelikle bazı terimleri tanıyalım:

 

Kadraj:

Kaydettiğimiz bilginin yani, sahnenin kapsandığı çerçeve, bazende iki kenarın oranı anlamında kullanılır.

Odak Uzaklığı:

Bir objektifin görüş açısı diagonal olarak verilir ve bu açı küçüldükçe objektif uzakları yakına çeken tele, büyüdükçe de etrafı daha çok alan geniş açı tabirini alır.  Tele objektiflerin odak uzaklığı büyük geniş açılarınki ise küçük olur.  Birde göz algılaması ile uyumlu objektifler vardır bunlara normal ya da standart objektif denir. Bunların odak uzaklığı arada bir değerdedir. 

Format:

Bir fotoğraf ekipmanını merceklerinin odak uzaklılarının anlamı film ya da diğital sistemlerde kayıt yüzeyi ölçülerine göre değişir. 35 mm sistemde film alanı 24 x 36 mm dir. burada geniş açı standart objektif sınırı olan 35 mm odak uzaklığı hatıracılar için yapılmış bir çok digital sistemde tele objektif görevi görür.  5 mm odak uzaklığı ise küçük bir digital sistemde geniş açı başlangıcı olsada 35 mm için süper geniş açı hatta balık gözü objektif olur. 6 x 6 formatta ise film alanı 60 x 60 mm dir ve 80 mm standart objektifin odak uzaklığıdır.

Perspektif:

Aynı noktadan uzağı ve yakını fotoğraflarsak yakın bir obje ile uzak bir objenin fotoğraf üzerindeki boylarının oranı her iki  fotoğrafta da aynı olduğunu görürüz. Bu orana perspektif deriz. Keza standart objektifle gene aynı noktadan çekilecek fotoğrafta da bu oran değişmez. Ancak bu üç fotoğrafın kapsadığı alan çok farklı olacaktır.

İkinci bir deneyde kapsanan bilgiyi yani sahneyi ileri yada geri giderek aynı tutsak ve bu üç objektifle aynı bilgiyi kaydetsek perspektifin inanılmaz ölçüde değiştiğini görürüz. Tele objektif uzakların cesametini artıracak, geniş açılı objektif ise yakındaki nesnelerin oransal cesametini artıracaktır.

İyi fotoğraf çekmenin ön şartlarından biri bu tekniği bilerek avantajımıza kullanmaktır. Bu bilgi ile değişik odak uzaklıklarında doğrudan makina dan gözlemleyerek bu etkileri görebiliriz. Artık birçok makine de zoom yani değişken odak uzaklığı imkanı vardır.

Enstantene ve Diyafram Aralığı:  

Fotoğraf çekerken ışık enerjisinin gerekli seviyeye ayarlanması şarttır. Çok olursa ya da az olursa çeşitli kayıt kalitesizliklerine yol açar. Bu durum hem kimyasal kayıtta hemde dijital kayıtta söz konusudur.

Enstantane Türkçe de an demektir. Kayıt süresi ile ışık miktarını ayarlar. Saniyenin fraksiyonu olarak verilir, bir adım öncekinin ya yarısı ya da iki katıdır. Yani ardışık basamaklar iki ile çarpım  ya da ikiye bölüm demektir.

Diyafram aralığı ise ışığın geçmesine müsade edilen alana denir. Bu alanı ayarlayan düzeneğin adına diyafram denir.   Burada da ardışık basamaklar ya ışık alanını iki kat yada yarısı yaparlar.

Enstantane ve dişyafram basamakları birbirlerine eşittirler. Seçilen enstantane ve diyafram aralığı beraberce doğru ve kaliteli kayıt için gerekli ışık miktarını sağlar. Her aydınlatma durumu için gerekli ışık miktarını verecek birbirlerinin eşi olan bir sürü diyafram ve enstantane kombinasyonları vardır. Mesele bu kombinasyonlardan hangisini seçeceğimize karar vermektir.

Fotoğrafta Hareketin Dondurulması ya da bir Fluluk ile Hareket Hissinin verilmesi:

Enstanteneyi kısa seçersek kayıt çabuk olur ve hareketin donmasını sağlarız. Net bir görüntü elde ederiz. Kayıt süresini uzun tutarsak kayıt sırasında obje yer değiştireceğinden  ya da makine titreyeceğinden optik görüntü film yüzeyinde daha geniş bir alana yayılacak ve fotoğraf flu çıkacaktır. 

1/60 saniyeden daha uzun süren çekimlerde fotoğraf makinasını elde hareketsiz tutmak mümkün olmaz ve tüm fotoğraf flu çıkar. Bu gibi durumlarda makineyi bir şekilde hareketsiz kılmak gerekir. Genelde en çok yapılan hata sol elle makineyi tutmak ve sağ el işaret parmağı ile deklanşöre basmaktır. Yani sol ucundan tutup sağ ucunu aşağı itiyorsunuz. Makinenin çekim sırasında hareket ettirilmesini garanti etmenin daha iyi bir yolu yoktur. Halbuki sağ avucumuzun içine makineyi oturtsak işaret parmağı hariç diğerleri ile de gövdesini tutarak yavaşca deklanşörü işaret parmağımızla sanki, makinayı sıkıyormuş gibi aşağı doğru itsek makinanın olası hareketini engellemiş oluruz.  Bu çok temel bir kuraldır.

Zor durumlar ve uzun süreli enstantene seçimleri için bir üç ayaklı fotoğraf sehpahası şarttır. Ancak bir ara çözüm bazı durumlarda günü kurtara bilir.  Eski fakat sağlam bir erkek çorabını küçük taneli kuru fasulye ile çok değil, biraz şişmanca doldurup ağzını dikerseniz elde edeceğiniz yastık görünümlü nesne makinayı rahatlıkla pozüsyonlandıracağınız bir destek görevi görecektir. Yeter ki onu koyabileceğüiniz doğru yükseklikte bir yer olsun. Bu imkana fasulye torbası diyorum ve ekipman çantamın ayrılmaz parçası olarak her foto safaride yanımda bulunduruyorum.

Bazende karışık arka plandan hareketli olan  objeyi ayırmak için kasten makineyi hareket ettiririz. Mesela bir bisiklet yarışçısını viraj dönerken merkezde sizde dönerek çekerseniz hareketsiz arka plan flu fakat hareketli bisiklet ve sürücüsü daha net çıkar. Bu teknikte taktik deklanşöre basmak için durmamaktır. Açısal takip devam ederken çekim yapılmalıdır.

Ya da bir şelalenin fotoğrafını çekerken sabitlenmiş makinenin çekim hızı yavaşlatılırsa köpürerek akan sular bu hareket hissini adeta oradaymışsınız gibi fotoğrafa yansıtır. HIzlı çekimlerde havada dondurulmuş su taneleri elde edersiniz ve gayri tabiiliği itici bir görüntü verir.

Alan Derinliği:

Netleştirdiğimiz düzlemin biraz önünden biraz arkasına kadar içinde bulunan her öğenin net çıktığı eksenel mesafeye alan derinliği deriz. Genellikle manzara ya da bazı spor karşılaşmalarında konu içinde yer alan her öğenin net çıkmasını isteriz. Bazende tersi gerekir. Karışık bir arka plan önünde bir portre çekeceksek arka planın fotoğrafı boğmamasını konunun ön plana çıkmasını isteriz.

Diyafram aralığının en küçük olduğu durumlarda alan derinliği maksimumdur. En büyük olduğu durumda ise minimumdur. Minimum olduğu şartlarda portrelerin karışık arka plandan izolasyonu kolayca yapılabilmektedir.

Alan derinliği biraz önümüzden sonsuza kadar ulaşabilir. Diğer ucu sonsuza ulaşmak kaydı ile maksimum alan derinliği miktarı her diyafram değeri için farklıdır ve bunu sağlayan bir netleştirme mesafesi vardır. Bu mesafeye hiperfokal mesafe deriz. Kısaca hiperfokal mesafe, seçilen diyafram için makineye en yakın mesafeden sonsuza kadar her nesneyi net olarak kaydeder. Burada lütfen dikkat ediniz, hiperfokal mesafeyi seçiyorsunuz, bu mesafe her diyafram için ayrıdır ve sonsuz ile makineye en yakın netlik bölgesi içinde kalan bir uzaklıktır. Fotoğraf makineniz hiperfokal mesafe için bir bilgi vermiyorsa bu imkandan faydalanamazsınız.

Modern makinelerde ışık ayarı ve diğer unsurlar otomatize edilmiştir. Bu otomasyon, daha doğru bir deyişle önceden programlanmış beçeriler sembollerle belirtilmiştir. Hiperfokal mesafe ayarını yapan makineler dahi vardır.

Diyafram öncelikli otomatik pozlandırma ayarında alan derinliği kaygısı ile diyafram seçeriz ve ona tekabül eden enstantane ayarını makina otomasyonu halleder.  Enstantane öncelikli otomatik pozlandırmada ise tercih ettiğimiz enstantaneyi gireriz ve ona tekabül eden diyaframı makine seçer.

Birde programlı otomasyon vardır. Her nasılsa her iki ayarıda makine yapar, estetik ve yaratıcılık kaygıları olmamakla beraber titreyerek ve yanlış pozlandırılarak berbat edilmemiş bir fotoğraf garanti eder.  Makine bu, neyi ne zaman nasıl yapacağını çok bilemez. Bu nedenle yaratıcılığın gerektiği durumlarda programlı otomasyon yerine siz karar veriniz. Tabii hızlı hareket edeceğiniz durumlar ve bu işe hiç kafa yormak istememe durumları hariç.

Bazılarında yok ama hala birçok ciddi fotoğraf makinesi bir manuel ayar imkanı da sunar.  Bu konumu seçerseniz yaratıcılığınıza yegane engel siz olacaksınız. Deneysel yaklaşım çok verimli olabilir. Hele dijital dünyasındaysanız bence tembellik etmeyiniz ve sunulan imkanları zorlayınız.

Umarım bu izahlarım sayesinde karmaşık görünen fotoğraf makinelerinin dilini çözer ve daha verimli kullanırsınız.  Bu teknikleri kullanarak elde edeceğiniz fotoğraflar çok beğeni kazandığında size makinenizin markasını soranlara alının ve neden alındığınızı nazikçe belirtin ki amatörlük çabanıza saygı duysunlar.

Bedii Erdemir